ANAKIN SKYWALKER NEDEN KARANLIK TARAFA GEÇTİ ?

  


   Özetler olursak; 6 filmlik Star Wars serisi, efsane bir bilimkurgu eseri olmasının yanı sıra, özelde “Anakin Skywalker nasıl karanlığa düştü de Darth Vader’a dönüştü?”, genel olarak ise “insan nasıl dark-side a geçer,nasıl bu kadar değişebilir?” sorusunun çekimine dayanıyor.

     Star Wars, hayali bir galakside geçen bir film serisi. Onlarca farklı ırk ve robota yer veriyor. Pek çok gezegen “Galaktik Cumhuriyet” denen bir oluşumun üyesi. Filmde sürekli bahsi geçen ‘Güç’ diye bir şey var. Bu söz konusu enerji tüm evreni sarmıştır. Sadece doğuştan yetenekli olanlar tarafından kullanılabilir bu enerji. Kullanana doğaüstü güçler verebilir. Öngörüler gelişir,hız,refleks,zihin kontrolü vs vs.  Bunu iyilik ve barış temalı kullanan Jedilar vardır. Barışın temsilcisi olan şövalyelerdir. Bu gücü nefret ve öfke ile kullanıp; galaksiyi ele geçirmek için dark-side a geçen Sithler de vardır. Her epik filmde olduğu gibi burada da iyi ile kötünün amansız mücadelesi var. En güzel klişe belki de.

     Gücün kendisi tarafından yaratıldığı düşünülen Anakin Skywalker kehanete göre Güce denge getirecek olandı. Seçilmiş olandı,tekti.

      Gücü kullanma şekli ile, uçsuz sevgi ve şefkati ile karanlığı evrenden silecekti. Jedi yolundan saptı,karanlığın lordu olmayı seçti. Light-side dan dark-side a geçmesinin bir yığın nedeni olabilir ama psikanalatik açıdan bakmak daha doğru.


 Baba figürü eksikliği – Anne Özlemi

    Anakin, bakire doğumdan dünyaya gelmiş bir çocuk. Hikayede hem İsa hem Yahuda bir bakıma. Hem seçilmiş olan hem de seçilmiş olana ihanet eden. Ama tekil bir ihanet değil bu elbette. Kendi dahil herkesi yakan geçen bir ihanet. Tabi annesinin vizyon eksikliğinden de bahsetmek gerek bu noktada. Senin çocuğun güçten var olmuş, bir nevi galaksiler arası peygamber . Sense hala kölelik kovalıyorsun ama hayat şartları işte.

    Babasız büyümenin zorlukları bir yana, 9 yaşında annesinden ayrılmak zorunda kalan Anakin içindeki boşluğu asla dolduramadı. Baba figürü olarak ilk gördüğü isim olan Qui-Gon Jin erkenden öldü gitti. Ondan sonra yerine koymaya çalıştığı isim ise Obi-Wan Kenobi. Ama bunu başaramadı Obi-Wan. Babadan çok “abi” olabildi, bunda da çok başarılı olamadı aslında empatiden uzak tavernacı sakallı Jedi üstadı. Anakin’in “bana babam kadar yakınsın” dediği Obi Wan, Anakin’in koşa koşa annesine dönmesini engelleyemiyor. Her gece annesini özlemesini, o boşlukla yaşamaktan nefret etmesini sağlıyor. Tam burada kendine bir baba figürü oluşturabilseydi bu kadar yalnız hissetmezdi. Temel sorun , temel karanlığa yürüyüş tam bu noktada başlıyor. Annesinden uzak kalan bir çocuğun acı çekmemesi imkansız. Çocuk yalnızlıktan annesi ile rüyalarda buluşuyor ve bu onu daha da öfkelendiriyor.  Bu boşluğu fırsat bilen Palpatine gevşeği de çocuğu her an karanlığa çağırıyor akıl hocası triplerinde.

Anlayışsızlık

     Hiçbir zaman Anakin’i anlamadılar. Empatinin kırıntısı mevcut değildi. O peluş oyuncak kılıklı Master Yoda olsun, yüzüne bakanın içinin kararacağı Windu efendi olsun çocuğun kafasını yediler. Jedi yolu bu değil, yok böyle yapma, yok kızma alttan al vs vs . Canına tak etti bir yerde Anakin’ in ve ” başlarım yolunuza da size de” düşüncesi içine işlemeye başladı. Hemen hepsinden üstün olduğunu bilerek büyüdü ki öyleydi de zaten bir bakıma. ‘Seçilmiş Olan’ dan inanılmaz bir mütevazılık beklediler ama yersiz bir bekleyişten başka bir şey değildi bu.

    Çocuk gelmiş sana “ düşlerimde çok sevdiğim birinin öldüğünü öngörüyorum” diyor ki daha önce benzer düşlerinden sonra annesi ölmüş. Yok “bu düşünceler karanlığa giden yol olur” demeler. “Ne yapmam gerek “ diye sorduğunda “Ölümüne alıştır sevdiğin kişinin.”gibi salak salak öğütler vermeler. Sevdiği güvendiği insanlardan böyle salak salak öğütler alınca istemsiz karanlığa yürür insan. Haklısın Anakin burda da.

Kibir ve Öfke


   ''Kemikleri, eti, bağırsağı ve kan damarlarını toplayan deri nasıl insanın görünümünü katlanılır hale getiriyorsa, ruhun ajitasyonu ve ihtirası da kibirle kaplanmıştır. Kibir, ruhu kaplayan deridir. " der Irwin D. Yalom “Nietzsche Ağladığında” kitabında. Yetenekleri olsun, hakkındaki kehanet olsun, küçükken basit bir köleyken saygı duyulan bir Jedi’a dönüşmesi olsun tüm bunları özümseyemedi ki doğal bir insanı reflekstir bu. O gücü tek başına sindirmek çok zor. Hiçlikten yükselip dünyanın en iyi futbolcusu olmak gibi bir durum, şımarmayıp yolunu şaşırmayacak insan çok azdır.

Öfke sorunu yaşayan bir insanı manipüle etmek kolaydır, etki altına alıp başka şeylere yönlendirmek de keza. Anakin için de bu durum söz konusu. Annesini öldüren Tusken ırkını tamamen katlettiğinde iki seçeneği vardı. Üzülecek, paramparça olacak ama bir şekilde oluruna bırakacaktı. Ya da üzülmekten daha güçlü ve daha gerçek olan öfkesine sarılacaktı. Kendine böylece bir koruma mekanizması inşa etmiş oldu. Üzüntüye kapılmaktansa öfkeye bıraktı kendini. Bu onu bir açıdan güçlendirdi çoğu açıdan da mahvetti belki de.

   Kontrol edemediği öfkesi ve kibiri yüzünden de Obi-Wan tarafından söğüş gibi doğrandı. Duracağı yeri kestiremedi. İki cool bad guy triplere giricem diye madara oldu oracıkta. Palpatine kankası ile suratsızlıkta boyut atladılar paramparça-yanmış simaları ile. Öfkesine azıcık hakim olabilse orda Obi-Wan ı sonsuzluğa uğurlar, el çabukluğu ile Palpatine i ikiye böler ordan da yürür giderdi. Vizyonsuz çocuk. Uçsuz bucaksız öfkesi gözünü fazla kör etti.

Aşk ve Kaybetme Korkusu

    Yoda’nın dediği gibi karanlık tarafa yolculuk, korku ile başlıyor. Anneden kopma korkusu ile başlıyor Anakin için de. Annesinden koptuğu anda Padme ye aşık oluyor. Aralarındaki yaş farkı olsun, Anakin in köle Padme’nin Kraliçe olması olsun, hepsi aşık olduğu kadar içindeki anne figürünü de Padme ile anlamlandırdığını kanıtlayacak nitelikte bulgular. Annesini kaybettikten sonra onu yiyip bitiren bir kaybetme korkusuna kapılıyor. Sevdiği kadını da kaybetme korkusu. Rüyalarında onun öleceğini öngörüyor bu onu daha da ümitsiz bir hale sürüklüyor. “Korkunun öznesi geçmişteki gelecektir.”sözünü her an her dakika hissettiriyor bu çaresizlik.



   Sevecenliği temel ilke olarak benimsemiş Jedi öğretilerinde aşk kesinlikle yasak. Böyle de gerzek kuralları var. Sevmesinler de taşa mı dönsünler ya da birbirlerine mi yürüsünler. Eminim ki Anakin aşksızlıktan kuruyanburuşan kafası dahil 80 santimlik Yoda efendiyi gördükçe daha da inatla sarıldı aşkına. Başlarım yasağına dedi, tutkuları uğruna devam ettirdi.

    Soun olarak; öfkesi o kadar büyüktü ki, aşkını kaybetme korkusu ile de güçlenen bi dengesizlik halinin esiri oldu. Kıskanç ve paranoyak düşünceleri olsun ani çıkışları olsun; bu aşk onun karanlık tarafa geçişini hızlandırdı. Öngörülerinin aksine çıkması, sevdiği kadını kurtarabilmek için bir nevi ruhunu şeytana sattı. Karanlıklar Lordu olmayı tercih etti.

   Bu noktada da baya falsosu var aslında. Her şeyi anladık da bacak kadar çocukları niye kestin biçtin. Bir de yalandan gözyaşları falan. Bu kısımlar olmadı.

Gerçek Hayat açısından;

   Benim bakış açıma göre kendiliğinden olabilen bir şeydir bu. Bir sabah kalkıp da “bugün lanet olası hayatımdan kurtulup karanlık tarafa geçiyorum. Artık ben de dark-side in köpeğiyim” gibi salak yaklaşımlarla olmaz ya da gereksiz kötülük yapmak değildir dark-side. Bir gün bakarsın ve görürsün bazı şeylerin yetmediğini artık. İnsanları bilinçli ve kararlı bir şekilde uzaklaştırırsın etrafından. Sıkıldığın için ya da öyle istediğin için. Sorgulamazsın çok da. Zaten en büyük insanı zaaflardan biridir sorgulamak kendini. Duygular serbest kalmazsa, keskinleşemez. İyi hissettiremez insana, güçlendiremez aksine yük olur.

    Üzülmektense öfkelenmeyi seçmektir. Zaten hayatında çok derin travma yaşayan hemen herkes bu “Keep Calm and Join The Dark-Side” triplerine girer. Ama öyle olmaz o işler. Çünkü bin kere dönsen geçmişe aynı hatayı yaparsın, bin kere de dönsen değişmez bu. Özünde ne isen osun çünkü. Hissettiğini yapmak bir yerde . “Ayıp olur”, “ne düşünürler acaba”,”öyle yapmasaydım keşke” gibi hız kesen gereksiz vicdani sesleri duymazsın dark-side a geçersen eğer. Gerisini düşünmezsin, salarsın çünkü o ipleri.

    Merhamet her insanın taşıması gereken bir his ama fazlası da o kadar iğrenç ki. İşte bundan fazla varsa insanda şansı yok hayatta, güncellenmiş listede 8,ölümcül günah bu. Herkes hem kötüdür hem de iyidir. Olaya nereden bakıldığı ile alakalı biraz da .

    Umursamazlık vardır karanlık tarafta. Ölüm dışında her şeyin kişinin elinde olduğunu bilmektir. Gereksiz kader özdeyişleri ile kendini kandırmamaktadır belki de. Herkesin karanlık tarafı kendine yani , göreceli bir olgu biraz da. Herkesin bu yöne yönelmek için bir yığın nedeni olabilir. Hislerinin süzülüp yolunu bulduğu kadar mutlusun yoksa hangi tarafta olduğunun pek bir önemi yok. Zaten;

EN ZAYIF IŞIK BİLE ÇOK GÜÇLÜ PARLAR, KARANLIK TARAFINDAN KUŞATILDIĞI ZAMAN.

Yorumlar