Weapons Film İncelemesi – Karanlık Masalın Soğuk Nefesi

  

   2025 yılı korku-gerilim sineması açısından ilginç bir yıldı. Korkudan çok gerilime yaslanan, seyirciyi “bağırmadan” diken üstünde tutan yapımlar popüler olmaya başladı. Zach Cregger’ın yönettiği Weapons da bunların en dişlilerinden biri oldu. “Barbarian” ile zaten gözüne kestirdiğimiz Cregger, burada sinema liginin üst sıralarına oynamaya niyetli. Muhtemelen bir sonraki filminin fragmanında kocaman puntolarla “Barbarian ve Weapons’ın yönetmeninden” yazacaklar.

  Hikâye basit bir gazete manşeti gibi başlıyor: Aynı sınıftaki öğrencilerden biri hariç hepsi, saat 02:17’de, sanki görünmeyen bir düdük çalmış gibi evlerinden koşarak uzaklaşıyor. Bir daha da dönmüyorlar. Evet, Shevchenko’nun gol sevincini andıran bir hız ve kararlılıkla. Ama Weapons, bu olayı bir polisiye gibi düz çizgide anlatmak yerine, modern bir karanlık masalı sanat sosuyla tabağımıza bırakıyor. Olayları farklı karakterlerin gözünden tekrar tekrar izliyoruz. Tekrar dediğime bakma; bu, sahnelerin kopyası değil. Farklı açılar, eksik parçaları yerine koyma, boşlukları doldurma. Her karakter kendi bakış açısından hem bize ipucu veriyor hem de hikâyeyi bir adım ileri taşıyor.

  Bu yöntem, yanlış dozda kullanıldığında seyirciyi “eh, yeter” moduna sokar. Ama burada puzzle parçaları öyle bir geçiyor ki birbirine, tam oturduğu anda tatmin eden bir klik sesi duyuyorsun sanki.

  Cregger, küçük bir kasabayı, büyük boş evleri, ıssız parkları, yağmurdan sonra nemlenmiş kaldırımları öyle bir kullanıyor ki sahneler hüzün pompalıyor. Ama bu hüzün, izleyicinin üzerine çöküp onu bayıltmıyor; daha çok, hafif bir boğaz düğümlenmesi gibi. Akran zorbalığı, ilgisiz ebeveynler, “işini layığıyla yapmayan” polis klişesi… Ama klişe dediysem, bunlar hikâyenin temelini kuran süs değil; sadece orada duruyor, hissettiriliyor, sonra kamera uzaklaşıyor. Gereğinden fazla kurcalanmıyor. İşte bu tercih, filmi salt bir drama ya da korku olmaktan kurtarıyor.

  Film, karakterlerin ruh hâline göre çekim dili değiştiriyor. Mesela sorunlu öğretmenimizin sahneleri daha geniş, uzak kadrajlarla çekilmiş. Seyirciyle arasına mesafe koyuyor, karakterin kendini dünyadan soyutlamış hâlini destekliyor. Eski sevgilisi olan takıntılı polis ise yakın ve titrek çekimlerle anlatılıyor. Onun nefesini, sinirini, terini hissediyorsun. Okul müdürü mutlu bir aile tablosu gibi sunulurken, sınıfta kaybolmayan tek çocuk Alex’in sahneleri boş ve sessiz. Onun çaresizliği, kamera açılarıyla seyircinin omuzlarına bırakılıyor. Uyuşturucu bağımlısı bir gencin hikâyesi de var — o sahneler, diğer tüm parçaları birbirine bağlayan dikiş görevi görüyor.

  Aslında filmde asıl gerilim kaynağı “bilinmeyen”. Birkaç sağlam jumpscare var, evet. Ama Weapons, sırtını buna dayamıyor. Çocukların kaybolması, kasaba halkının bu olayın ardından “birini suçlama” dürtüsüyle öğretmene yönelmesi çok tanıdık. İnsan, büyük kayıplardan sonra bir günah keçisi arar. İşte film, bu psikolojiyi iyi yakalıyor.

  Julia Garner’ın canlandırdığı sorunlu öğretmen, rolüne öyle bir ağırlık katıyor ki, Maika Monroe’nun tekinsiz aurasına benzeyen bir his yaratıyor üzerimizde. Josh Brolin de pişman baba rolünü iyi kesmiş.

  Hikâye ilerledikçe işler cadılığa ve okültizme kayıyor. Buralar biraz aceleye gelmiş. Altı dolmamış ritüeller, eksik bırakılmış motivasyonlar var. Finalde, Alex’in Cadı Sıla kılıklı teyzesi çıkıyor karşımıza. İnsanların ruhlarını emerek yaşam süresini uzatıyor gibi… ama neden insanları birbirine düşürdüğü hâlâ meçhul bende. “Gösteriş mi? Şov yapayım derken dikkat çekmek mi?” diye düşündürüyor.

  Son 30 dakika filmin tek tökezleme noktası. Başlangıcı “iyi bir The X-Files bölümü” gibi; ama sona doğru zaman yönetimi problemi yaşıyorlar. Ortadan 10 dakika kırpıp sonuna yaysalar çok daha iyi olurmuş. O eksiklik, kötü karakterin motivasyonunu havada bırakıyor. Longlegs’teki gibi, film bitince hâlâ “ama şu niye oldu?” sorusu kafanda dönüyor. Örneğin anne, baba büyü ortadan kalktığı halde niye o halde kalmaya devam ettiler? Bu insanlar, çocuklar paso konserve çorba ile nasıl böyle dinç kalabildi? Büyünün temeli tam olarak neydi gibi sorular biraz hava kaldı.

  Yine de Weapons, atmosfer, karakter derinliği ve yapboz gibi işleyen yapısıyla türünün en sağlam işlerinden biri. Cregger, hem korku hem gerilim mutfağını biliyor. Malzemeyi iyi harmanlıyor. Ve evet, bazen fazla malzemeli bir aşure gibi ama damakta yine de iyi tat bırakıyor.

  Filmde korku filmi tutkunlarını mest edecek bir sürü gönderme var. 2:17 alelade bir saat değil direkt The Shining göndermesi, kabustaki çocuk tasvirlerinde Elm Sokağı Kabusu ile karışık Pennywise gerginliği hissediyoruz. Baba ve annenin kapıyı açmaya çalıştığı sahne de direkt olarak The Shining’in epik balta-kapı sahnesi. Filmin finalindeki gore sahne de Ari Aster’in Midsommar filmindeki gündüz düşlerindeki dehşeti hissettirdi bana. Büyücü teyzenin de makyaj Longlegs, davranışlar Hugo’nun baş düşmanı Cadı Sıla. Peruksuz hali de The Substance filminde Demi Moore’un çirkinleştiği hali gibi.

  Ve belki de Weapons’ın asıl hikâyesi, kadim mitlerin bugünkü halinden ibaret. Kasabanın kaybolan çocukları, Homeros’un destanlarındaki sirenlere kapılıp geri dönemeyen denizciler gibi ya da “Fareli Köyün Kavalcısı” hikayesindeki çocuklar gibiler. Öğretmen, hem günah keçisi hem de farkında olmadan kehaneti yerine getiren bir Kassandra. Cadı teyze ise ölümsüzlüğün lanetli kraliçesi Persephone misali karanlığın krallığında hüküm sürüyor ama her baharda tekrar yüzeye çıkmak zorunda ki bu sayede hayatta kalabilsin. Bu yüzden Weapons, bir “olay filmi” değil; eski tanrıların hâlâ aramızda dolaştığını fısıldayan, modern bir masal. Ve biz bu masallarda kendimizce bir şeyler bulabilen ölümlüleriz.

  Sonuçta, Weapons sadece bir “olay filmi” değil; eski tanrıların hâlâ aramızda dolaştığını fısıldayan modern bir masal. Ve o masalda, bir gece yarısı 02:17’de, Shevchenko’nun gol sevinciyle evden koşarak çıkan çocukların hikâyesini, mutfakta su içerken hatırlıyorsun.


  
 Karanlık masallardan kurtulmak mümkündür; ama o masallar, kurtulduğumuzu sanırken çoktan başka bir hikâyeye başlamıştır.

  Kurtulduğunu umarak kaçtığını sananlar için.

 

Yorumlar