BİR GARİP DRACULA FİLMİ

Öncelikle farklı mekan ve zamanlarda geçse daha başarılı bir yapım olabilirmiş. Ama hikayeyi  III.Vlad üzerinden anlatmaya çalışınca ortaya biraz çelişkili bir film çıkmış. Arada kalan ve oturmayan şeyler mevzu bahis filmde.



   Bram Stoker, Dracula eserini Kazıklı Voyvoda olarak da bilinen III.Vlad(Dracula)’dan esinlenerek yazmış. Gençliğinde 6 yıl kadar Osmanlının himayesinde kalan ve burada savaş eğitimi alan Vlad büyüdüğünde acımasız bir fatihe dönüşmüş idi. En favori işkencesi de insanları kazığa oturtup, uzun ve acılı bir ölüme neden olmakmış. Kazıkların altına fıçılar yerleştirip kanları bu fıçılara doldurduğu hatta bu kanları şarap misali içtiği de hakkında anlatılanlar arasında. İşte bunlardan yola çıkarak Stoker, bir vampir kitabı yazmaya karar veriyor ve kitabını buradan esinleniyordu. “Dracula” anlam olarak da  şeytanın/ejderin oğlu demek.

   Film bu tarihsel verilere dayanıyor olsa da tarihin anasını ağlatmaktan da çekinmiyor hiç. Kafasına göre eğip-büküp fantezi bir şeyler üretmeye çalışıyor. Türklere yüklenen misyonun insanı rahatsız etmemesi imkansız. Vlad(Dracula) karanlık ve psikopatik geçmişine rağmen; fedakar bir kahraman olarak tasvir ediliyor. Osmanlı ordusu ise A’dan Z’ye kötü, acımasız ve kibirden ölmüş durumda, cins cins tipler yani. Filmin fantastik bir kurgu olduğunu bilsek de yönetmenin Türk ırkına bir garezi olduğu çok açık.

    Vlad’ın çocukluğundan prens olduğu güne kadarki dönemi kısaca özetleyerek başlıyor film. Orada gördüğü işkenceler yüzünden acımasız bir savaş makinası olduğu ve bu yüzden insanları kazığa oturttuğunu ima eden saçma bir hava verilmiş. Binlerce masum insanı kazığa oturtmuş,karşılarında diz çöküp tövbe etmiş vs vs. Neyin tribindesin derler adama. Çelişkilere doymuyor burada yapım. Binlerce insanı hiçbir şey hissetmeden vahşice öldüren ve bundan bahsederken “ Ben bir köyü kazığa oturttum ama bu sayede belki de 10 köyü kurtardım.”gibi salak bahaneler sunuyor. “Bazen dünyanın yeni bir kahramana değil,bir canavara ihtiyacı olur.”tarzı cool sözler ile de kendini saçma salak aklamaya çalışıyor. Yüzeysel ve sığ bu yaklaşım filmin ve karakterin gerçekçiliğini sorgulatıyor insana.  Bu tarz sadizm dolu geçmişe sahip birinden iyi bir baba ve fedakar bir kahraman yaratmaya çalışılıyor. En başında kazık kısmına girmeseler daha başarılı bir deneme olabilirdi. Tarihi sil baştan yazmışlar zaten bu kadarını da değiştirebilirlerdi.

    Günü geldiğinde Fatih Sultan Mehmet, Vlad’tan kendi oğlu da dahil 1000 genç erkek istiyor yeniçerilere katılmaları için. Vlad bunu reddedip elçileri öldürüyor ve savaşın fitilini ateşliyor. Eflak, Osmanlı ile başa çıkamayacak kadar güçsüz. Çaresiz bir şekilde ruhunu şeytana satar misali, Broken Tooth dağındaki vampirle bir anlaşma yapıyor Vlad ve artık Dracula oluyor. 100 adamın gücünü, kayan yıldızın hızını bahşediyor ona vampirin kanı. Karşılığı ise insan kanına karşı dayanılması imkansız bir susuzluk,bir lanet. Burada birkaç ayrıntı daha var ama o kadarına da girmeyeyim J

     Dövüş sahneleri ve görsel efektler başarılı baya. Dracula’nın tek başına 1000 kişi ile kapıştığı, yarasalara hükmettiği sahneler görülmeye değer(ne kadar klişe bir cümle) . Mehmet ile teke tek kapışmaları da müthiş bir dövüş olmuş ama “Seni tarih kitaplarından silecek kadar güçlüyüm.”dediğinde insan ister istemez “Hadi oradan yavaş sil de saçın başın dağılmasın vampir çocuk.”diyesi geliyor. Dracula’nın gücünden korkmasınlar diye on binlerce askerin gözlerini bağlayıp savaşa yürümesi ve bu esnada Mehmet’in “Korkmayın, ben sizin gözünüz de olacağım” tarzı konuşması en güzel sahnelerden.


    Bir diğer eleştirilmesi gereken nokta ise oyuncu seçimleri. Dracula ve Eflak halkı rollerine cuk oturmuşlar. Fatih Sultan Mehmet de çok güzel olmuş fakat nedir o Osmanlı ordusu. İskandinav futbolcu kılıklı tipler. Acayip acayip saçlar, akıl alması güç. Vikings dizisinin oyuncu seçmelerinden çıkıp gelmiş gibiler. İticilikte level atlayan tiplere oynatmışlar Türklerin hemen hepsini.


     Özetle Dracula Untold, epik-fantezi türünde izlenebilir. Sorgulanmaz ise güzel vakit de geçirebilir insan. Ama DVD’sinin çıkmasını beklemek daha akıl karı olur diye düşünüyorum. Süresi kısa biraz ve çoğu sinemada en en ufak salonu uygun görmüşler. 

Yorumlar

Yorum Gönder