Spartacus, köle doğan,
zincirleri kıran, Roma’ya başkaldıran bir figür olarak yerini tarihte almış bir
kahramandır. Karl Marx’ın “tarihteki kahamanımdır” diye bahsettiği bir kişi
olması da şaşırtıcı değil. Ölümünün ardından yüzlerce, binlerce yıl geçmesine
karşın halen ezilenlerin sembollerinden birisi Spartacus.
Bu yazıda tarihi gerçeklerden
çok filmi baz alacağım. Çünkü Spartacus’un hayatına dair farklı versiyonlar mevcut.
Film 9 dalda aday gösterdiği Oscar heykelciklerinin 4 tanesini almayı başarmış bir film. 1960 yapımı olan bu epik hikaye gösteriminin yönetmeni Stanley Kubrick (ilk 1 saati başkası çekmiş, sonrasında başroldeki Kirk Douglas Kubrick’i önerip devamını onun çekmesini sağlamış.)
Kölelik nice zaman boyunca
insanlığın kara birer lekesi olarak devam etmiş ve kısmen halen devam etmekte
olan bir durum. Taş madeninde bir lejyonu ısırıp dişlerinin sağlamlığı fark
edildiğinde Batiatus isimli bir Gladyatör Okulu sahibi tarafından satın alınan
Spartacus burada da sevdiği kadına karşı olan tutum ve davranışların yaktığı
kıvılcım ile arkadaşları ile kaçıyor. Ve büyük isyan başlamış oluyor.
Gittikleri yerlerdeki
köleleri de saflarına katıp epey büyük bir ordu kuruyorlar ama amaçları dünyayı
ele geçirmek gibi ütopik saçmalıklardan ve intikamlarından çok daha öte. Doğacak
çocukların özgür doğması ve uzaklara gidip Roma’nın kırbacının gölgesinden kurtulmaları.
Tabi ki durum böyle olmaz ve kurnaz bir komutan olan Crassus korsanlarla anlaşarak,
kaçıp gitmelerini engeller. Köleleri 3 koldan sıkıştıran Crassus onları Roma
üzerine yürümek mecburiyetinde bırakır. Crassus ile ortaklık kuran kişilerden
biri de Sezar’dan başkası değildir.
Filmin sonunda 3 ayrı lejyonun farklı kollardan saldırması sonucu Spartacus ve arkadaşları savaşı kaybedip çarmıha gerilirler.
*Filmdeki en büyük sorun Kirk
Douglas bana kalırsa. Fiziki olarak yetersizliği harici fazla kasılmaktan
oynayamamış gibi. Batiatus, Gracchus ve Antonius’u oynayan arkadaşlar ise
harika iş çıkartmışlar.
*Gracchus, Sezar’ı uyarmak maksadı
ile “Roma herkes için bir anne gibidir ama Crassus kibarca söylemek gerekirse
Roma ile evlenmek istiyor" tarzı bir cümle kuruyor ve tarih sahnesinde
açgözlülüğü ile nam salmış Crassus’u harika özetliyor.
*Çağının çok ötesinde savaş
sahnelerine sahip filmin bu başarısındaki en büyük etmenlerden birisi de
Kubrick’in 70 mm film seçimi olmuş.
*”Kara Murat benim” klişesini
de bu filmden çalmış ve uyarlamışız.
Spartacus dirilip geri gelse
ve şu andaki dünyayı görse kemikleri sızlardı bana kalırsa. Uğraşıp didindiği
olgu ve emeller onun ölümünden 2000 yıl sonra yasal hale geldiyse de tam olarak
benimsenmekten çok uzak. Herkesin özgür
doğabileceği ütopik bir gelecek hayali ile..
Siz de bu asil kahramanın hikayesini merak ederseniz, dizisinden ziyade ilk olarak bu filmi izlemenizi öneririm.
Yorumlar
Yorum Gönder