Yarasa Çocuk, Kedi Kadın ve Noir Yaklaşımlar : Bilmeceler Ölene Dek Sürer

 

Çekmiş olduğu Maymunlar Cehennemi filmleri ile adından söz ettiren Matt Reeves’in yönettiği The Batman sonunda vizyona girdi. Çekim aşamasındaki kadro değişiklikleri ve pandemi süreci sebebiyle birkaç kez ertelenen film, türün hayranlarını bir hayli bekletti.

Filmin özeti; cehennemin dünyadaki tasviri gibi olan bir şehirde ortaya çıkan bilmece sevdalısı bir seri katil olan The Riddler ve onu yakalamaya çalışan toy Batman’ın arasındaki kedi fare öyküsü. Bu bilmecelerde yanında Gordon, Catwoman ve yeri geldiğinde beklenmedik karakterler tarafından yardım ediliyor yarasa çocuğa.

Film direkt olarak konuya girip bizi Wayne ailesinin katledilişini 987.kez göstermeyerek farklı bir giriş yapıyor. Tim Burton filmleri olsun, Nolan üçlemesi ve Batman v Superman’in başlangıcında dahi bu sahne gösterilmişti.

Yeni yetme Batman ile bizi tanıştırıp yozlaşmış Gotham kentinin içinde bir noktaya bırakıyor. Mafyanın tüm kamu kuruluşlarına sızdığı, adaletin çöktüğü bir şehir. Tüm bunları izlerken de arkada Bruce Wayne/Batman’ın anlatıcılığında içimiz daha da kasvet ile doluyor şehre karşı.

 



--------------- Bundan sonrası spoiler ile karışık -----------------

Filmdeki karakterlere dair birkaç kelam edecek olursak;


BATMAN


Bruce Wayne yeni Batman olmuş. Henüz ikinci yılında bu kimliğinin. Ve haliyle epeyce depresif ve karanlık, ne yaptığından emin değil ve korkuyor. Bu Batman önceki filmlere göre bu nedenle daha insani gözüküyor. “I am vengeance” diyerek suçluları döven bir tip. Öfke kontrolü konusunda çok başarılı değil, derin uykusuzluk ve hafıza problemleri ile uğraşıyor. Bu nedenle de günlük tutuyor. Gölgelerde yaşamayan gölgenin ta kendisi olan bir gece hayvanı. Sevgiye aç ve duygusal olarak boşlukta. Yaralı bir kurt misali.

Gökdelenden aşağıya atladığı sahnede korkusunu hissettiriyor ve süper kahramandan çok insani yönü ilk kez bir Batman filminde bu denli gözlemleniyor.

Depresif yanı ağır bastığı için Bruce Wayne’in laf cambazı-playboy kişiliği bu filmde yok. Yüzünde tebessüme dair bir iz de yok koca filmde.

Emeklemeden koşulmaz bu filmde de Batman koşmasa da jog atıyor. İlerideki filmlerde yüksek kalorili bir besin programı ve daha kararlı bir şekilde ilerleyeceğine dair inancım tam.

Robert Pattinson’ın da bunca haksızlığa karşın iyi bir profil çizdiğini söylemek lazım. Çok iyi demek için erken ama güzel bir başlangıç yaptı.

 

CATWOMAN



Selina Kyle karakterini Zoe Kravitz canlandırıyor. Karaktere oldukça yakışmış, arkadaşını kurtarmak için olaylara dalan birinden çok daha fazlası olduğunu filmin ikinci yarısında gösteriyor. Güzelliği oyunculuğundan bir iki tık önde olsa da başarılı bir performans. Hikâyede bazı yerlerde keşke ağırlığı daha fazla olsaymış dedim.

Batman ile aralarındaki çekim de dozunda bırakılmış. Filmin sonunda vedalaşırlarken Batman’in “her şeyi salıp onunla mı gitsem?” diye içinden geçirdiğine eminim.

Hakkında şöyle bir twit okuyup hak verdiğim bir karakter.

 


THE RIDDLER


Daha önce Jim Carrey’nin beyazperde de can verdiği The Riddler ile Paul Dano’nun versiyonu arasında ortak tek nokta bilmece sevdaları. Bana izlerken Se7en filminin psikopatı ile Zodiac Killer’ın karışımı gibi geldi. Motivasyonunu biraz tırt bulsam da amacına ulaşıp şehri karıştırmayı başardı.

Dano rolünün hakkını fazlası ile vermiş ve sorgu sahnesinin kısalığı sebebiyle de üzmüştür. 176 dakikalık filmde birkaç dakika daha Batman ile sorgusu sürse daha iyi olurdu diye düşünüyor ve bu savımı da sonuna dek savunuyorum.

Bilmece içinde bilmeceleri, plan içinde planları ile zekâ küpü bir psikopat ve yakalanma arzusu harlanan bir seri katil. Arkham akıl hastanesinde bir sonraki filmdeki kankisi Joker ile de tanıştı. Daha karanlık bir film bizi bekliyor olabilir.

 

PENGUIN

Bilmemiş olsan Colin Farell olduğu katiyen anlamazdım. 4 saatlik makyaj ile bambaşka biri olmuş Farell. Kaypak, kurnaz karakteri de müthiş oynamış. 8 bölümlük mini dizisinin yakında çekimleri başlayacak olan karakteri umarım diğer filmlerde görürüz. Espri yapmayı seven bir manyak olmasının yanı sıra filmin en kritik anında bilmeceyi çözme konusunda yanlış ilerleyen Batman’ e de yol gösteriyor.


JIM GORDON

Gary Oldman’ın efsanevi şekilde canlandırdığı karakteri bu filmde Jeffrey Wright oynuyor. Westworld dizisi ile yükselişini arttıran oyuncu yine dozunda ve etkili oynamış. Batman’e hem yoldaş hem de kardeş gibi olan Gordon onca kahpe meslektaşı arasında bataklıkta açan bir çiçek misali.

ALFRED

En pasif ve en geri planda kalmış Alfred karakteri herhalde bu filmdekidir. Bir iki yerde çıkıp bulmaca çözen, yeri geldi mi iki cool kelam edip odasına uzayan bir Alfred. Yeni filmlerde dilerim daha çok görürüz Andy Serkis’in Alfred karakterini.

Filme Dair Notlar

* Gotham yorumu mükemmel, müzikler dozunda. Sık sık yağışlı olan kentte güneşli sahne yok denecek kadar az. Görüntü yönetmeni Dune filminin de görüntü yönetmeniymiş. Çok başarılı buldum. Polisler satılmış, kamu görevlileri mafyanın mekanında gizli katlarda alemlerde vs vs diye uzar gider.

*Bu filmi sevenler izlemedi ise Se7en, Zodiac, No Country For Old Men gibi filmleri mutlaka izlemeli.

* Dünyanın en iyi dedektifi olarak tanımlanan ilk kez dedektif kimliği ile piyasalarda. Ama bazı noktalarda çok kolay çözüyor. Tam olarak adım adım yükselen gerilimi patlatamıyor film. Bu açıdan biraz eleştirilebilir. Doruk noktası yok.

* Tam bir Noir dedektif filmi. Neo-gotik tarzını ışığın estetiği ile güçlendiriyor. Something in the Way şarkısı da filme aşırı yakışmış. Sözleri ve ritmi ile kasvetin harika tonlarını besliyor.

* Lens kamera ile etrafı izleme sahneleri ile Bond teknolojisini akla getirdi bana.


* Filmin eleştirilecek yerlerinin başında ise süresi geliyor. Reeves bir demecinde “ Film çok uzun oldu ama kesmeye kıyamadım.” tarzı bir şeyler söylüyor. Keşke kıysaymış ama. İlk yarısı 9,5/10 olan filmin ikinci yarısı 7/10. 30-40 dakika kesse mükemmel bir film olabilirmiş. Dünyanın en güzel salatasını düşünün ama elinizde biraz daha limon ve yağ kalmış. Onları da eklediğinizde dibe doğru çökerler. Salatanın üst katmanı müthiş iken aşağı kısımları biraz fazla yağlı ve limonlu kalır. Ahenk bozulur benim aklıma bu geldi filmden çıkınca.

* Yeni Joker karakterimiz de büyük ihtimalle The Killing of a Sacred Deer filmindeki efsanevi psikopat tiplemesi ile bu tarz rollerin (benim açımdan) aranılan ismi Barry Keoghan olacak. Filmin sonunda gördüğümüz o ama diğer filmde olup olmayacağına dair bir açıklama henüz yok. 

*Martha Wayne'in karanlık geçmişi de Martha Wayne'in Joker, Thomas Wayne'in ise Batman olduğu paralel bir evreni anımsattı.

* Yeni Batmobile de replikasını alıp figür koleksiyonuma koyacağım bir parça olacak. Motor seçimi de çok iyi Batmobile roket olmuş. Aklıma yetmişlerdeki Alain Delon filmlerineki kovalamaca sahnelerini getirdi. Acemi ama bir o kadar da gerçek.

*Yalnız Batman’in mal gibi kurşunlara karşı ağır hareketler ile ilerlemesi ve basacağı mekana ön kapıdan girmesini bu filmlik Bruce Wayne’in düşük carb yüklü kahvaltısı ve heyecanına verelim ve diğer filmlerde dikkatli olmasını önerelim.


Sonuç olarak elimide farklı bir film var. Tam bir süper kahraman filmi değil. Batman soslu Noir bir polisiye. Klişelerini çoğunlukla dozunda bırakmış karanlık bir şölen. Sinemada izlenmeyi hak ediyor.

Yorumlar