Evil Dead - Zifiri Karanlık Kızıl Gecede Ölmek İçin Zaman Yok

  Sam Raimi 1981 yılında The Evil Dead filmini çektiğinde acaba filminin kült mertebesine ulaşacağını öngörebildi mi? Bunca oyun, dizi, çizgi roman vs vs. Gerçek bir başarı hikayesi Evil Dead külliyatı.

  Orijinal filmde Ash ve arkadaşları eğlence amaçlı bir dağ kulübesi organizasyonu ile güzel bir tatil geçirmeyi ummuşlardı. Tabi devamında Ash hariç hepsi şeytan tarafından kucaklanmış ve çeşitli şekillerde acılı ölümler ile bu dünyadan göçmüşlerdi.

  Bu yeniden çevrimde hikaye biraz daha farklı işlenmiş, bu kez eve gelme sebepleri tatil ile uzaktan yakından ilgili değil. Mia uyuşturucu bağımlılığından kurtulmaya çalışan bir kız. Abisi ve onun arkadaşları ile birlikte bir dağ evine geliyorlar. Tabi uyuşturucu sorununu çözmek için klinik yerine saçma sapan uzaklıkta ve unutulmuş bir yerdeki kulübeye gitmek ne kadar mantıklı. Tabi mantıklı kararlar alınsa bu film hiç çekilmezdi, hatta çoğu korku filmi olmazdı. Salak ve vizyonsuz karakterler sayesinde bu tür ayakta kaldı.

  Şeytan kendini göstermeye başladığı anda zaten her şeyi unutuyoruz. Gerisi tam bir kan banyosu, kopan uzuvlar ve Japon korku sinemasındaki psikopat ruhları kıskandıracak seviyede tuhaflıklar silsilesi.

  Orijinal film ile yeniden çekim arasındaki farklar benim için olumsuz bir etki yaratmadı. Birebir aynı şeyi yapsalardı bu kadar güzel olabileceğini düşünmüyorum. Eski filme nazaran bu filmde komedi öğeleri hiç yok. Daha ciddi daha kanlı bir film var karşımızda. Kimi eleştirilerde buna çok takılmış insanlar.

  Ama yapımda eleştirebileceğim ve olmamasını dileyebileceğim bir yer var. Açılış sahnesi filmin ve bu gidişatı çok olumsuz etkiliyor. Malum kulübenin bodrumunda kızını yakar öldüren bir babanın trajik sahnesi ile açılıyor film. Bu orijinal filmden habersiz olarak filmi izleyen insanlar için sürpriz bozan yok eden gereksiz bir sahne. İzleyen diyor ki; birazdan hepsinin başına türlü vahşetli ölümler gelecek, şeytandan kaçış yok. Cehennemden gelen bir kitabın yanarak yok olmaması gibi güzel detaylar hoşuma gitse de , Tanrı’nın bile navigasyon olmadan bulamayacağı bir noktada olan kulübenin leş gibi olan bodrumunda bir kitap bulsam meraktan belki bakarım ama ancak bir geri zekalı oturup da sesli şekilde okur ve şeytanı uyandırır. Bir de okurken triplere girmeler kolpadan bir gerginlik hali, en çok o salağın ölmesi iyi oldu filmde bana göre.Zaten Mia ve abisi harici karakterler karton tipler, adını asla hatırlayamayacağınız siliklikte tipler.

  Ağaç dalları ile vajinadan beden ele geçirme sekansı yaratıcı olmakla birlikte izlemesi zor sahnelerden biri, topraktan çıktığı sahne de etkileyici ve boğucu. Aslında filmdeki sahneler çoğu insana ağır gelebilir. Gözünü çevirmeden tamamlaması zor bir film olmuş. Finalindeki sürprizler de ortalama bir korku seyircisi için tahmin edilebilir boyutta. Bir insanın hayata kalma içgüdüsü ile kendi kolunu koparabilmesi ve o haliyle bile mücadeleye devam etmesini dehşet ve saygıyla izledim. Mia asla vazgeçmedi, abisi için de vazgeçmedi kendi için de. Çünkü onu bu kadar seven ve tüm problemlerine rağmen onu seven koruyan kişi için de hayatta kalmak zorundaydı.

   Bu güzel filmi alakasız bir yerde gördüğüm ağaçlarla hatırladım ve tekrar izledim. Bazen neyi ne zaman hatırlayacağımızı, tekrar görmek isteyeceğimizi kestiremiyoruz, bir dal parçasında filmin bir kısmı tekrar canlandı gözümde. 

  Zifiri karanlık kızıl gecede amansız bir hayatta kalma mücadelesi diye de özetleyebileceğim bu film bir cuma akşamı keyifle izlenmeyi hak ediyor. Mia rolünü iyi kotarsa da Jane Levy her filmde kızıl/bakır saçları ile takılan bir tip. Bu filmde saçma bir renk seçimi yapmış. Belki daha depresif daha gotik bir hava vermek istediler ama beğenemedim bu da subjektif bir eleştiri olabilir.

    

 


Yorumlar