p.b
Film, klişe
olmayan bir vampir filmi. Birbirlerine olan aşkları asırlardır devam eden Adam
ve Eve’in üzerinde dönüyor. Eve, Tanca’dayken telepati yoluyla Adam’ın iyi
olmadığını hisseder ve Detroit’e onun yanına gelir. Birlikte iyi müzik
dinlerler, boş Detroit sokaklarında dolaşırlar, yozlaşmış toplum için felsefik
dialoglara girerler. İyi kan içerler ki filmi diğer vampir filmlerinden en
belirgin olarak ayıran kısım burası. Kanın tasviri adeta uyuşturucuymuş gibi
yapılmış. Kanı içtikten sonra uçuşa geçiyorlar. Kanın da sağlıklı birinden
olması gerek gibi detaylar da gerekli. Mikroplu, kötü kan ölümsüzlükleri
önündeki en büyük engel ve bu nedenle
“Kötü kan süründürür” mottosu ile kan kovalıyorlar. Filmin spoiler vermelik bir
durumu yok Adam ve Eve ekseninde ilerliyor, arada birkaç karakter girip çıkıyor
sadece.
Adam intihara
meyilli,depresif, içe dönük bir karakter. Kendine tahtadan bir mermi yaptıracak
kadar bu hayattan nefret ediyor. İnsanların yozlaştırdığı bu dünyadan
ayrılmamasının, o mermiyi kalbine sokmamasının en önemli nedeni Eve’e olan ucu
bucağı olmayan aşkı. Eve ise tam tersi olarak dışa dönük ve hayata dair her
güzelliği ve zevki yaşamak isteyen birisi. Birbirlerini tam olarak
dengeliyorlar. Siyah ve beyaz kadar zıt da olsalar bu aşkı yapay göstermiyor,
iki parçalı bir yap-boz gibiler, birbirleri olmadan anlamsız kılınır sanki her
şey. Pek çok beste, kitap aslında onların elinden çıkmış fakat
isimlerini hep gizlemişlerdir bir şekilde. İkisinin de inanılmaz bir kültür
birikimi var. Yüzyıllar boyu kendilerini sürekli geliştirmişler diyebiliriz.
Gelmiş geçmiş en cool çift oldukları da başka bir gerçek.
Filmde çok az karakter
var cool çiftin dışında. Adam’ın iyi niyetli rocker yancısı Ian, Eve’in
nevrotik ve şımarık vampir kardeşi Ava ve ikilinin eski dostları yaşlı vampir
Marlowe. Filmin bu üç yan karakterinin
çok bir numarası olmasa da filme bir hava kattıkları söylenebilir, sadece iki
kişi üzerinden giden bir film de biraz bayıltıcı olabilirdi zaten. Filmden
akılda kalan en iyi kısımları sıralar isek;
*Adam’ın
yozlaşmış insanları “zombi” olarak adlandırması.
*Eve’ kan-buz
tarzı dondurması.
*232323 kere de
yazılsa hakkını vermenin imkansız olduğu müthiş müzikleri.
*Vampirlerin dış
dünyada deri eldiven takmaları, güneş gözlüklerini asla çıkarmamaları.
*Adam’ın odasında
Edgar Allan Poe’dan Tesla’ya bir sürü döneminin unutulmaz isminin fotoğrafının
asılı olması.Ustalara saygı kuşağı gibi.
*Tanca sahneleri.
*Müthiş dans
sahnesi ve akşam uyku sırasından kameranın üzerlerinde döndüğü kısım.
*Elif Şafak’ın
kitabı da birkaç saniye de olsa gözüküyor. Benim umurumda olmasa da baya
önemsendi bu sahne J
*Efsanevi bir
açılış sahnesine sahip olması ki anca izleyerek hissedilebilir bu. 2 3 dakika
süren bu sekans inanılmaz etkileyici.
* "Newtonu
korkuttular, Galilo’u yaktılar, Tesla’yı bitirdiler, Darwin’i kabul
etmiyorlar" tarzı dialogları.
Dünyayı sadece iki şey kurtarabilir saf sevgi
ve dostluk. Saf sevgi ki aşk bu bir yerde ve filmin adından da anlaşılacağı
gibi, günün sonunda aşıkların kazanması yani hayatta kalması gerekir. Tabi
bunun yanı sıra yapmacıklık da bitirebilir dünyayı. Kolaycılığa kaçmak, çabuk
sıkılmak, erken vazgeçmek. Bu gereksiz davranışlar yozlaşmanın hızını arttırdı.
Birbirinden hiç haz etmeyen insanlar, “yalnız kalma korkusu” adı altından
birbirlerine kitlenebiliyor. İyi olan bir şeye sarılıp , daha iyisini bulduğu
anda öncesine sırtını dönebiliyor. Adam’ın da dediği gibi çoğu insanın zombiden
farkı yok aslında. Bomboş yaşıyorlar, gülüşleri sahte, davranışları sahte,
sevgileri sahte, kısacası gerçek olan tek şey erimiş gitmiş karakterleri. Film
tüm bunları sorgulamak için de ideal. Sadece aşıklar hayatta kalır ve gerçek
olanlar.
“Ha llegado
el momento”
Yorumlar
Yorum Gönder