Pride and Prejudice - Aşk Ve Gurur Ve De Gereksiz Önyargılar

 

 Jane Austen'in en sevilen romanları arasında klasik bir aşk, sosyal normlar ve kişisel arayış hikayesi olan "Pride and Prejudice" yer alır.  Yönetmen Joe Wright, 2005 yılında Austen'in başyapıtını, hem romanın hayranlarını hem de genç nesilleri de memnun eden çarpıcı ve akılda kalıcı bir uyarlamayla sinema için uyarladı. 1995 yılında mini dizisi ile yarışır seviyede bir filme imza attı. Film ülkemizde Aşk ve Gurur adıyla yayınlandı. Film isimlerini çevirmekte gerçekten markayız. Orijinal isminden daha iyi uyarlıyoruz bence, “Gurur ve Önyargı” isminden ziyade bu daha uygun olmuş. 

 Bu güzel filmi tekrar izlemem sebep olan İrlanda kökenli çok sevdiğim bir arkadaşım. O topraklardakiler İngiliz sinemasına bir tık daha tutkulu sanırım :)

 

 Filmin ana karakterleri, Keira Knightley'nin(prime dönemi) zeka ve çekicilikle canlandırdığı Elizabeth Bennet ile Matthew Macfadyen'in aristoktat bir tatta canlandırdığı Bay Darcy. Aralarındaki uyum hayli yüksek ve güzel de yansıtmışlar. 

 


 Bennet ailesinin fertleri de evlilik hastası libidosu yüksek kız kardeşler, her şeye salça olan bir anne ve bu ailede nasıl kafayı yemediğini merak ettiğimi cana yakın baba. Ama bunları olumsuz anlamda söylemek de haksızlık olur. Dönemin şartları göze alındığında çok normal karakter yapıları. Savaş ortamı, ekonomik zorluklar ve bunun gibi durumlar karşısında kız kardeşlerin evlilik kovalamak yerine kendilerine çiftlikte kariyer yolu çizmelerini beklemek manasız olurdu. Elizabeth çağının ötesinde bir karakter. Başına buyruk ve güçlü bir yapı çizmekle kalmıyor bakışlarından da bu damlıyor ekrana. Kitabını da okumuştum yıllar önce, orada da gözümde canlanan bu tarz bir tipleme olmuştu. Film Austen’in eserindeki mizah ve sıcaklığı taşırken toplum normlarını da güzelce eleştiriyor. Orijinal metne sadık kalarak modern bir bakış katmak zor bir iş, yönetmen bunun altından da kalkmış, dengeyi korumuş.

   Bu bir aşk filmi olduğu kadar kişisel gelişim ve arayış filmi de benim gözümde. İki uç karakterin kendilerini aramaları ve bulmalarını anlatırken sıkmadan bizi nihai sona itiyor. Darcy gibi kasılmaktan ortaya çatlayacak bir karakterin aşk için yumuşaması, Elizabeth’in sevdasının inadına ve gururuna yenilmemesi beni ziyadesiyle mesut kılmıştı okurken de izlerken de. 

   

  Birisini sevmenin, heyecan duymanın zor olduğu bir çağda yaşıyoruz. Elizabeth ve Darcy de çağının ötesinde karakterler olduğu için empati yapabileceğim iki birey. Kavuşamasalar eminim ki 50-60 yıl akşam viskilerini keder ile içecekler, başkalarından olan çocuklarına birbirlerinin adlarını verip yarım kalacaklardı.

   Pride and Prejudice görselliği, hikaye yapısı, oyuncu kadrosu, müzikleri ve sıcaklığı ile tam bir pazar günü filmi. Zevkle izlenmeyi hak ediyor. 2016 yılında Pride and Prejudice and Zombies isminde bu hikayenin zombi versiyonlu hali de çıktı beyazperdeye.  O da bir hayli değişik ve güzel.

 


Yorumlar