2024 yılında belli
korku filmleri için inanılmaz rüzgar estirilmişti. Abigail, The First Omen,
Late Night With the Devil, In A Violent Nature, Alien:Romulus ve Nosferatu
heyecanla bekleyip izlediğim filmlerdendi ve hepsi de beklentimi karşılamıştı.
Longlegs’e de gelince beklentilerim daha yukarılarda olsa da beğendim. . Osgood
Perkins’in yazıp yönettiği Longlegs, seri katil konusunu gotik bir The X-Files
bölümüne evirip gişede büyük bir başarı elde etti. Düşük bütçesinin kat be
katını Neon’un harika pazarlama taktiği ile kazanmış oldu.
Filmin konusunu, değişik,
paranormal metotlarıyla birçok insanın ölümünden sorumlu olan bir seri katili
yakalamaya çalışan FBI ajanı Lee Harker'ın soruşturma süreci oluşturuyor.
Yetenekli ama toy FBI Ajanı Lee Harker, Longlegs davasına atanır. Beklenmedik
gelişmeler ve kanıtlar ortaya çıktıkça Harker Longlegs ile arasında bir bağ
olduğunu fark eder ve olaylar gelişir. Yazının bundan sonrası spoiler ile
karışık olacak.
FBI ajanı Lee
Harker, diğer karakterler gibi karanlığa doğmuş değil. Ama ışıkla da bağı yok
gibi. Bir odaya girdiğinde ışıklar yanmıyor, sönmüyor. Sadece renk
değiştiriyor. Maika Monroe’nun oyunculuğunda bu detay çok belirgin: Onun
varlığı, ışığın doğasını bile değiştiriyor. Ve bu değişim film boyunca bize
şunu fısıldıyor: Gerçek korku, bilinmeyenin içinde değil de bildiğin ama
bastırdığın yerlerde gizlidir. Harker’ın çocukluğundan gelen gölgeler ve
kabuslar bu dava ile birlikten aralanıyor. Film ilerledikçe biz katile bir adım
daha yaklaşırken, Harker da kendine ve korkularına doğru gidiyor. Maika Monroe
aurası sebebiyle soğuk ve sorunlu rollerin aranılan ismi gibi oldu son
yıllarda. Bu filmde güzelliğini bir tık daha arka plana almak için saç rengini
de değiştirmiş. Donuk ifadesi ve gözlerinin içindeki karanlık izleyiciye güzel
bir ağırlık hissi yaşatıyor.
Tabi Longlegs
karakteri de abartıldığı kadar olmasa da epik bir karakter. Nicholas Cage kumar
borçları azaldıktan sonra oyunculuk yetilerini hatırlamaya devam ediyor.
Makyajı, sesi ve mimikleri ile paranormal bir absürtlüğe sahip. Tekinsiz
hissettiriyor. Yolda görseniz ilçe değiştirtecek kadar huzursuz edici. Doğum
günü kaseti sahnesi ve sorgu odasındaki intiharı kült olacak sahneler olmuş.
Sinematografisi ve
kurmuş olduğu gerilim atmosferini filmin başından sonlara doğru başarıyla
koruyor film. Estetik dili, klasik 90’lar korku sinemasının gölgesinde yetişmiş
bir yabani çiçek gibi. 94 yazında kiralanan VHS hissi veriyor, biraz bulanık,
karıncalı ama sanki daha gerçek. Kamera açıları ve ışık kullanımı üst düzey
başarılı, her an içimizi karartıyor ama boğmadan yapıyor bunu. Seri katil filmi
diye başlayan film ilerledikçe bir içe dönüş filmine dönüşüyor. En kötü
korkuların gerçeklikle buluştuğu yere dönüşün alacakaranlık yolculuğu.
Son 20 dakikasına
dek filme 8/10 verebilecekken finale doğru bu puan düştü benim gözümde.
Olayların doğaüstü noktaya bağlanması ve finalinde Harker’ın yüksek zekâsı bir
anda Nihal Ziyagil’e dönüşüyor. Tüm film boyunca yaşadığı bunca şoka(annesinin
sayko çıkması, Longlegs ile bağlantılı olan çocukluğu vs vs) rağmen soğukkanlı
kalabilmiş cool ajanımız finalde mala bağlıyor ve Kanal D gece sineması tadında
bir finale itiyor filmi. Son kısmı da güzel kotarsalarmış söylendiği gibi
Kuzuların Sessizliği’nin farklı bir versiyonu gibi hatırlanabilirmiş ama ne
yazık ki başaramamışlar.
Cinayet zinciri,
tarikat, din eleştirisi, paranormal çizgiler ve psikopat bir seri katilin
oluşturduğu çemberin ortasında yalnız bir kadının kendisiyle yüzleşmesini
izliyoruz. Bakışlarla, sessizlikle ve tekinsiz bir atmosfer ile. Ailenin
önemini de bize gösteriyor. Bazı insanlar şanssız doğuyor ne yazık ki.
Bazı filmler
yalnızca izlenmez, duyulur. Longlegs, bir bağırışın bastırılmış yankısı gibi.
Harker’ın gözlerinde gördüğümüz korku, belki de hepimizin çocukken hissettiği o
tanımsız karanlıkla aynı. Annemizden, geçmişimizden, kendimizden korktuğumuz o
yaşlarda bir yerden fısıldayan ses gibi. Bu film, korku janrının altına
saklanmış bir haykırış: “Beni gerçekten gören var mı?”
Karanlıkla göz göze
gelebilenler için.
Yorumlar
Yorum Gönder